FEYZA HEPÇİLİNGİRLER’DEN

‘ ONUN ADI VAR: HALİDE ‘

YAZAR: RECAİ ŞEYHOĞLU

Dile kolay; Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Sait Faik Hikâye Armağanı, Yunus Nadi Armağanı Öykü İkincilik Ödülü, Balkan Yazarlar Karşılaşması Borski Grümen Ödülü, Sıtkı Dost Çocuk Romanı Yarışması Üçüncülük Ödülü, Akademi Kitabevi Öykü Birincilik Ödülü, Kültür Bakanlığı Çocuk Yapıtları Yarışması Başarı Ödülü ve bizim bilemediğimiz kimbilir daha kaç ödül…

Fransızca, Almanca, İngilizce, Sırp- Hırvatça, Slovence ve bizim daha bil(e)mediğimiz kimbilir kaç dile çevrilmiş öyküleri…

Okurlar; İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu, İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirip yıllarca edebiyat öğretmenliği, Dokuz Eylül- Karadeniz Teknik- Galatasaray ve Yıldız Teknik Üniversitelerinde ders veren Ayvalıklı Feride Feyza Hepçilingirler’i dilbilimci/öykücü/ romancı/ denemeci olarak tanıdılar.

Son yıllarda da çocuk edebiyatı alanında ürünler veren yazar, öğretim yılı boyunca da yurdun dört bir köşesindeki okullarda ve kültür merkezlerinde öğrencilerle / yetişkinlerle bir araya gelip söyleşiyor, kitaplarını imzalıyor.

Çeşitli gazete ve dergilerdeki yazılarını da sürdürüyor.

                                                                                   *

M. Sadık Aslankara, Semih Gümüş, Feridun Andaç, Öner Yağcı ya da Adnan Binyazar onunla ilgili yazacak olsalar mutlaka bir romanına/ öyküsüne ya da bir deneme kitabına değineceklerdir ama ben onlar gibi eleştirmen/ yazar olmadığım için öğretmen olarak anlatmaya çalışacağım Feyza Hepçilingirler’i.

Türkçe Off, Dedim Ah, Yıldızların Suya Döküldüğü/ Türkçe Günlükleri, Dilin Zamana Dokuduğu/ Türkçe Günlükleri gibi kitaplarıyla tanıdım ben Feyza Hanım’ı.

İzmir Sanat’ta yıllar önce Gürol Tonbul’un yönettiği bir programda karşılaştık kendisiyle. Cumhuriyet’in Kitap ekini baştan sona değil de Feyza Hepçilingirler nedeniyle sondan başa doğru okuduğumu söylemiştim o gün kendisine. Çünkü her hafta son sayfada yazıyordu o yıllarda.

Aslında çok büyük bir kayıp bana göre şimdi Cumhuriyet’te yazmıyor olması.

Neyse…

Dilimiz Türkçeye olan ilgim nedeniyle de kim ne yazıyorsa okumaya / öğrenmeye çalışıyorum.

Gelelim asıl söyleyeceklerime…

Yeni kitabı ‘ Onun Adı Var: HALİDE’ yi okuyunca  yazmak şart oldu. 

Kitabın arka kapağında belirtildiği gibi, kitap; Halide Edip Adıvar’ın çocukluktan gençliğe uzanan öyküsünü, Osmanlı döneminin gündelik yaşamına dair verdiği sarsıcı bilgileri sunuyor okura.

Halide Edip Adıvar deyince aklıma gelen Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye ve Sinekli Bakkal olurdu hep. Bir de 15 Mayıs 1919’da Sultanahmet’teki ateşli konuşması…

Merak edenler, Halide Edip Adıvar’ın yaşamöyküsünü ve kitaplarını bilgisunardan( internetten) öğrenebilir.

Feyza Hepçilingirler’in mükemmel öğretmenliğine bir kez daha tanık oluyorum bu kitapta.

Mükemmel öğretmen deyince nedense hep aklıma iki öğretmen gelir, Feyza Hepçilingirler ve Mehmet Atilla. Konuşurken de yazarken de yanlışınızı eleştirmek yerine hep sezdirirler.

Gönderdiğim bir metinle ilgili eleştiride bulunmak yerine gönderdiğim metin elime onlar tarafından yanlışından arınmış olarak döner. Yanlışımı/ eksiğimi görür, bir daha aynı yanlışı yapmamaya çalışırım.   Her ikisinin de herkesle barışık yaşamasının sırrı bu olsa gerek.

Kitabı okuduktan sonra Feyza Hanım’ın son yıllarda Türkçe ve edebiyat dışında Osmanlı Tarihi’ne de çok zaman ayırdığını düşünür oldum.

Hiçbir ders kitabında görmediğimiz bilgileri bu ‘ Başvuru ‘ türündeki kitapta  buldum. ( TUDEM, tür olarak ‘başvuru ‘ diye yazmış.)

Öğrenciye, gençlere de öyle güzel aktarmış ki…

Adeta tarihi sevdirmeye çalışmış. Belki de bilerek yaptı bunu.

Hazır lop bilgileri aktarma yerine okuyanın düşünmesini/ araştırmasını/ muhakeme yapmasını istemiş kitabın sonundaki şu satırlarla: ‘’ Bizim Halide’yle birlikte yürümemiz de onun Halide Edip olmasına kadardı. Sonrasındaki ilerlemesini, o zamanlarda yaşananları arayıp öğrenmeyi size bırakıyorum.’’

Okur da merak edip öğrensin ama, değil mi?

Feyza Hanım bunu yapmış.

Hangi ders kitabından öğrenebilirdiniz ilk kadın romancımızın ve Halide Edip’ten önceki kadın hakları savunucusunun Fatma Aliye olduğunu?

Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasında kadınların yaşayışı eski Türk geleneklerine uygunken sonraki dönemlerde  din ve komşu ülkelerin kültürel kuşatması yüzünden  farklılaşmış. Örneğin, 18. Yüzyılda  kadınların süslenerek sokağa çıkması yasaklandığı gibi haftanın üç günü sokakta bulunmaları da yasaklanmış Sultan 3. Osman tarafından.

Kadınların İstanbul’a yerleşen Batılıların modasını izlememeleri konusunda uyarılmaları, Saray kadınları dışındakilerin sandala binmelerine izin verilmemesi Halide Edip’i çok etkilemiş  ki 1 Ağustos 1908’ten itibaren haftada bir Tanin gazetesi’nde yazmaya başlamış. Tutucu çevreler tepki gösterse de…

Bilir miydiniz bilmem, 2. Meşrutiyet ilan edilince halk öyle bir coşkuya kapılmış ki İstanbul’da o hafta hiç suç işlenmemiş, hırsızlar, yankesiciler bile coşkuya kapılıp çalmayı unutmuşlar.

Araştırmacı- Tarihçi(!)  Feyza Hepçilingirler’den öğreniyoruz bunu.

 1.Süleyman’ın 46 yıl,4. Mehmet’in 39 yıl, Orhan Gazi’nin 38 yıl tahtta kalırken 5. Murat’ın saltanatının  yalnızca 93 gün sürdüğünü de ondan öğreniyoruz.

2. Abdülhamit’in polis romanı merakının iki nedeni olduğunu, bunlardan birinin vesveseli padişahın polisiye romanlardaki entrikaları öğrenip kendisini olası tehlikelerden uzaklaştırmak, öteki nedenin de  o romanlardaki entrikaları kullanarak düşmanlarını yenmek olduğunu aklınıza getirmiş miydiniz hiç?

Ya şiire ve hat sanatına ilgi duymadığını, Saray’da marangozhanesi olduğunu ve yabancı devlet adamlarına ahşaptan oyma armağanlar yapıp gönderdiğini…

İlk şair hükümdarın 2. Murat olduğunu ve ‘ Muradi’ mahlasıyla şiirler yazdığını… Osmanlı sultanlarının birçoğunun müzisyen ve besteci olduğunu…Padişah Sultan Abdülaziz’in  Batı müziği tarzında beste yapan ilk ve son padişah olduğunu…

Matbaaya Batı’da İncil’i basması koşuluyla, Osmanlı’da ise Kur’an ve dinî eserler basmaması koşuluyla izin verildiğini…

Osmanlı’da ilk medresenin 1330 yılında Orhan Bey zamanında kurulduğunu…

Eskiden bu topraklar üzerinde dört takvim kullanıldığını, bir yıl içinde üç yılbaşı, üç Noel, iki Paskalya iki de Müslüman bayramı kutlandığını biliyor muydunuz bilmem.

Osmanlı Devleti’nin dilinin hiçbir zaman Arapça olmadığını, Türklerin hiçbir zaman Arapça konuşmadığını… Osmanlı Devleti’nin resmi dilinin Türkçe olduğunu…

Bu konuda Feyza Hanım biraz tatlı sert uyarıda da bulunmuyor değil: ‘’Osmanlıların dili Türkçeydi. Karşınıza Osmanlı Devleti zamanında Arapça konuşulduğunu iddia eden birtakım ahmaklar çıkabilir, bu uyarıyı o yüzden yapıyorum. Sakın ha! Asla inanmayın. Osmanlı Devleti zamanında halkın dili de devletin dili de hiçbir zaman Arapça olmamıştır.’’

 Sayın Hepçilingirler’in Osmanlı’dan söz ederken olabildiğince tarafsız kalmaya özen gösterdiğini de belirtmiş olalım. Öyle diyor kendisi..

Satır aralarında Halide’yi sade Türkçe ile tanıştırarak onun özgürce yazma cesaretine ulaşmasını sağlayan hocasının herkesin ‘ filozof ‘ dediği  Rıza Tevfik olduğunu da  belirtmiş olalım.

Rıza Tevfik, ülkede sorun olarak şu konuları görmekteymiş: Kadın, eğitim, spor, milli gaye ve aydınlar meselesi…

Futbolun 20. Yüzyıl başlarında Rum ve Ermeniler tarafından oynanmaya başladığını, sonrasında Türk sporseverlerin kendi kulüplerini kurmaya başladıklarını öğreniyoruz.

Ezcümle, ortaokul ve lise yıllarında öğrenemediğimiz Osmanlı’yla ilgili bilgileri ayrıntılarıyla öğreniyoruz Halide’de. Başvuru kitabı olarak hazırlanmış Halide’de tabii ki Halide’yle ilgili tüm ayrıntılı bilgilere de ulaşıyoruz.

Sayın Hepçilingirler kitapla ilgili diyor ki:

‘’ Bu kitap bir öykü kitabı değil, bir deneme kitabı. Halide Edip o kadar ünlü bir kişi ki yaşamını başta internet olmak üzere her kaynaktan öğrenebilirsiniz. Benim amacım başlangıçta Halide Edip’in çocukluk yıllarını araştırmak, o yılları günümüzle karşılaştırmak, sizi kurmaya hazırlandığınız kendi yaşamınız hakkında düşündürmek, en çok da size Halide Edip’i anlatarak kendi gücünüze güvenmenizi sağlamaktı.’’

Bu da onu Osmanlı yaşamını araştırmaya yöneltmiş.

Osmanlı ile ayrıntılı bilgiler bundan! İstemiş ki, o dönemlere özenen, o dönemlerin hayaliyle yaşayanlar yalan yanlış bilgilerle değil, gerçeklerle yüz yüze gelsinler.

Bu araştırmalar onu da çok mutlu etmiş. Biz de bahaneyle ondan öğrenmiş oluyoruz Osmanlı’da günde iki öğün yemek yendiğini. Sofrada uzun süre kalınmadığını. Padişahın, 1909 tarihine kadar İstanbul içinde kendisini öldürebilirler diye otomobilin İstanbul’a girmesine izin vermediğini…

Trafik ışıkları bile yurdumuza 1950’de girmiş.

‘’ Derler ki Soyadı Kanunu’nun 1934 yılında kabul edilip 1935’te yürürlüğe girmesinden sonra  Halide Edip’in hâlâ soyadı almadığını öğrenen Atatürk, soyadı alması için haber göndermiş. Halide Edip de nedense  soyadına ihtiyacı olmadığını söylemeyi seçmiş ve ‘’ Benim adım var,’’ diye  yanıtlamış bu isteği. Bunun üzerine Atatürk de Halide Edip’e ve eşi Abdülhak Adnan Bey’e ‘ Adıvar ‘ soyadını uygun görmüş.’’

Feyza Hepçilingirler bu kitabın adını belirlerken’’ Kimi kadınlar adlarını kendileri var ederler.’’demek istemiş.

Halide Edip, Atatürk’ten bir iki yıl sonra doğmuş. Babası Halide adınıvermiş kızına ama yaşamı boyunca hiç Halide dememiş. Hep Halit diye çağırmış kızını. Erkek çocuk özlemi nedeniyle… Baba Selanikli Mehmet Edip Bey, padişahın kişisel hesaplarıyla uğraşan dairenin başkâtibi. Varlıklı, zengin biri… Üç dört yaşlarındayken annesini veremden kaybetmiş Halide. Çocukluğu çok kalabalık evlerde geçmiş. Baba, kızını hep İngiliz eğitimiyle büyütmek istemiş.

İyi bir çevrede yaşamış Halide. Her şeye körü körüne inanan değil, sorgulayan biri…

İçine dert olan konuları Allah ile konuşan, tüm insanları kendisi yarattığı halde neden Müslüman olmayanları cehenneme gönderdiğini Allah’a soran bir genç.

Çocuk yuvası günleri,Saray’ı tanıma, tiyatroyla tanışma, özel hocalarla tanışma, kolej yaşamı, özel matematik dersleri, evlilik, yazmaya başlaması…

Günler, aylar, yıllar içinde değişen/ gelişen bir kadın portresi Halide.

                                                                               *

Mükemmel anne,  mükemmel anneanne, mükemmel öğretmen, güçlü kalem Feyza Hepçilingirler’in yazdığı ‘ Onun Adı Var: HALİDE ‘’bir TUDEM yayını.( Birinci Baskı : Ocak 2025 )

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/sultanma/public_html/wp-includes/functions.php on line 5464