BAKIRÇAY’DA İKİ GÜN

YAZAR: RECAİ ŞEYHOĞLU

Motosiklet sözcüğü bana hep ErnestoGuevara’yı anımsatır. ‘ Motosiklet Günlüğü’ nü…

Tıp fakültesinden arkadaşı olan Alberto Granada ile 1951’in son ayında motosikletle yaklaşık yedi ay süren Latin Amerika turunu…

İki kafadarın, yaşadıkları toprakları/ bu toprakların insanlarını tanımak için çıktıkları bu yolculuğu her ‘ motosiklet ‘ sözcüğü geçtiğinde anımsar, içim bir romantizm ile dolar.

Benim motosiklet sevdam olmadı hiç.Ülkemi tanımak için bir arkadaşımla yollara düşmüşlüğüm de…

Annem de babam da gezmeyi çok seven insanlardı. Ülkemizi baştanbaşa onlarla dolaştık Skoda’mızla… Her  temmuzda  en az 20 gün olmak üzere  bölge bölge dolaştık Türkiye’yi. Örneğin annem hemen hemen her ilin plaka numarasını bilirdi. Hangi bölgede ne yetiştiğini, hangi tarihi kalıntıların hangi bölgelerde olduğunu hepimiz bilirdik.  Her gördüğümüz il, ilçe ve kasabayla ilgili notları almayı da babam bana verirdi görev olarak.

Keşke koruyabilseymişim o notları… Öyle vahsınıyorum ki…

Ernesto’nun ‘ Motosiklet Günlüğü ‘  gibi bizim de yazılmış gezi günlüklerimiz olacaktı.

Eminim çok da okuyanı olacaktı o günlükleri/ anıları…

Çünkü tarih vardı o günlüklerde, coğrafya vardı, sanat tarihi vardı, heyecan ve mutluluk vardı.

*

10 gün  önce evlenen Ayvalıklı gazeteci Suat Salgın’ı arada bir ziyaret etmeyi hiç ihmal etmem. Bu kez kutlamak için gittim yanına.  İzmir’de bulunduğum için fırsat yaratıp gidememiştim düğününe. Hiç olmazsa düğün kasetini izleyelim demiştim.

Çok seviliyor olmalı ki,  Ayvalık’ın bütün bilinen simaları karşıma çıktı izlediğim kasette. Belediye başkanı, önceki kaymakamın eşi ve kızı, ilçe milli eğitim müdürü, ilçe emniyet müdürü, ilçe jandarma komutanı, oda ve sendika başkanları, siyasi partilerin ilçe başkanları, basın yayın dünyasının Ayvalık’taki temsilcileri, tüccar ve işadamları…

Bunların yanı sıra, sıra sıraçelenkler de düğünün bir başka görsel tamamlayıcısı gibiydi.

Düğünde rahatça dans edebilmek için bacağına uzun yürüme ateli yaptırmış Suat Salgın. O atel sayesinde de salona eşinin elini tutarak tek bastonla girmiş.

Cunda’daki Uygulama Oteli’ndeki düğün neredeyse bütün Ayvalıklıların buluşma günü olmuş o gün.

Medya Ayvalık’ın sahibi, Anadolu Ajansı ve Ayvalık Yurt muhabiri olan Suat Salgın ile ne zaman tanıştım anımsamıyorum.

1,5 yaşındayken geçirdiği çocuk felci nedeniyle iki bacağını kullanmakta  sorun yaşayan Suat Salgın, habere giderken üç tekerlekli motosikletini  ve koltuk değneğini kullanıyor. Koltuk değneklerini  adeta bir tripod olarak kullanan Suat, Ayvalık’ta tanıdığım en hızlı gazeteci. Çünkü ona göre ‘ Haber engel tanımaz.’

Bu arada şunu da söyleyebilirim rahatlıkla. Şehir içinde onun kadar motosikleti hızlı kullanan birini tanımıyorum.

Fırsat verildiğinde her engellinin çok işler başarabileceğine inanan biri. Bunu da kanıtlıyor.

Yıllar önce Sarımsaklı’da izlediğim uluslararası bir konserde,  bir sahne arkasında bir dinleyiciler arasında nasıl da heyecanla koşuşturup fotoğraflar çekiyordu görecektiniz…

Konser haberinin  fotoğraflarını sonraki günlerde gazetede gördüğümde nasıl  duygulandığımı hiç unutmam.

İşini seven ve zevkle yapan biriydi gördüğüm engelli gazeteci.

Ayvalıklılarca çok sevildiğini söylememe gerek yok. Düğün gecesi  yağan onca şiddetli yağmura karşın Ayvalıklıların yağmur gibi düğüne katılmış olması bunu kanıtlıyor.

Yaptığı yüzlerce/ binlerce haberin geri dönüşü gibiydi o kalabalık…

Her yanına uğradığımda dikkat etmişimdir kullandığı dile ve yazdıklarına… Türkçeye gösterdiği özen nedeniyle saygı duyuyorum ona. Bazı haberleri yapıyorken kurduğu tümcelerden çok etkilendiğimi söylersem onu abartmış olmam diye düşünüyorum.

Büyük Ayvalık Ailesi’nin bir ferdi olduğunu ve de bundan büyük mutluluk duyduğunu söylüyor Suat Salgın kardeşimiz.

Ben de onun sahibi olduğu Medya Ayvalık Ailesi’nin bir ferdi olarak gururlanıyorum. Medya Ayvalık için yazmaktan mutluluk duyuyorum.

*

İki günlük Bakırçay turumun ilk durağı Bergama’mda CHP İlçe örgütünde arkadaşlarla buluştum/ görüştüm.  Mehmet Ecevit Cambaz olsun, kadın kollarındaki arkadaşlar olsun, ya da daha başkaları… Onları görmeden ayrılmıyorum bu kasabadan.Aşağıkırıklar Muhtarı Ayhan Yetim ile görüştüğümde ona söz verir gibi oldum. ‘’ Önümüzdeki yaz döneminde köyüne  İzmir’den üç dört arkadaşımı getireceğim.’’

Bunu illâ yapacağım.

Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel  de her Bergama ziyaretimde  ilk uğrak adreslerimden…  Politik konularla ilgili  düşüncesinebaşvurduğum  dostlarımdandır  o… Bana 80’li yıllardan arkadaşım  olan Birol’un bir armağanı…

Erol Engel, Bergama’nın önemli bir siyasi figürü. Kanaat önderi… Bergama’da siyaset yapmaya niyetlenen / soyunan birinin illa danışması gereken  biri…

Kendisini göremesem de sesini duymaktan  mutlu olduğum bir başka dost da Mehmet Gönenç… Kahveci Fuat, Muhtarlar Derneği Başkanı Halil Erol, mali müşavir Sait Tez ve sayamadığım daha başkaları… Çünkü, doğduğum toprak olmasa da Bergamalılarla aşk derecesinde bir sarsılmaz bağım var benim. Bu durum biliniyor olmalı ki,  İzmir’deki çok sayıda arkadaşım beni Bergamalı  sanıyor.Öyle bilenlere hiç sesimi çıkarmıyorum doğrusu.Bergamalılıkruhu  içime işlemiş benim.

Akşama doğru Ayvalık’a  gidiyorken bir başka sevincimi de  taşıyordum  oraya.

İki aydır görmediğim için özlemiştim evimi, komşularımı, arkadaşlarımı…

Sarımsaklı’nın, Bergama gibi, Ayvalık gibi anlatılacak bir tarihinin olmaması hep keyfimi kaçırır benim. Sarımsaklı, deniz ve kumsal demek… Bir de onlarca otel ve sayısını bilemeyeceğim  Şok, Migros,  A-101, BİM vs…

Denizin ve kumun tadını çıkarmanın dışında kalan saatlerimi Ayvalık sokaklarına ve burnumun dibindeki Küçükköy’e ayırıyorum. Çünkü her iki adreste de sanat ve tarih var. Küçükköy, artık bir sanat köyü olup gitti. Görmeyen- bilmeyen varsa mutlaka görsün orayı…

Umarım Alaçatı olmaz günün birinde…

*

Tekrar Suat Salgın’a dönecek olursak…

Düğün kasetini izliyorken ‘’ Buraya dikkat abiciğim! ‘’ dedi.

Dikkat dediği sahneyi izleyince küçük dilimi yutacak gibi oldum.

Gelinle damadın salona girişinde çalan müzikti beni afallatan…

PolyushkaPolye…

Zehra Taşbilek- Suat Salgın çiftinin  düğün marşıydı sanki…

 

O ne?

Saatim gelmiş.

Dikili’ye gideceğim ve dolmuşun saati gelmiş. Panikleyince ‘’ Ben motorla bırakırım seni abi. ‘’  dedi.

Öyle de oldu.

‘’ Biraz üşüyeceksin ama  olacak o kadar! ‘’dedi.

Üç tekerlekli motosikletine bundan önce de binmiştim bir kez. Bürodan  meydana kadar götürmüştü bir kezinde ama o gün temmuz sıcağıydı. Serinlemiş, rahatlamıştım.

Şimdi ise Ekim’in 26’sı…

Bürodan otogara kadar  Başkan Mesut Ergin ve Cihan Şişman muhabbeti yapa yapa gittik.

Bir yandan da gözümün önüne Che geldi. Onun motosiklet günlüğü…

Engelli gazeteci / taze damat Suat Salgın ile otogara yaptığımız  bu üşütücü  yolculuğun  anısını yaşatmalıydım ben de…

İlk kez bu denli uzun bir motosiklet yolculuğum oldu çünkü.

Düğünü için kutlamaya  gitmeseydim  bu yolculuğu yaşamayacaktım.

Neden Ayvalıklılar bir araya gelip üç tekerlekli motosiklet yerine Suat Salgın’a bir araç armağan etmezler diye de dolmuşta planlar yaptım durdum. Soğuk kış günlerinde ya üşütürse, ya yatağa düşerse…

Kim yapacak o temiz Türkçesiyle Ayvalık ve Ayvalıklı haberlerini?

*

Bergama ve Ayvalık’tan sonra merhaba dediğim toprak, ‘ Barış Ve Demokrasi Şenlikleri’nin doğduğu Dikili toprağıydı. Benim ‘ Kastro ‘ dediğim Osman Özgüven’in toprağı…

Dikili’nin efsaneleşmeye yüz tutan eski belediye başkanı Osman Özgüven’in memleketi…

Kızımın, doğumundan bir ay sonra  tanışacağı o küçük balıkçı kasabası…

Üç- beş yıl üst üste  her temmuz ve ağustosta ev tutup tatil yaptığımız  Dikili…

Bakırçay turumun son durağı Dikili günlüğü de bundan sonraki yazıda…

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/sultanma/public_html/wp-includes/functions.php on line 5464